Geleneksel el sanatları, zamanla kaybolmaya yüz tutarken, bazen bir kişi bu kayboluşu engellemek için adeta bir mirasın bekçisi gibi ortaya çıkar. İşte bu kişi 87 yaşındaki ustamız; mesleğine olan tutkusu ve yeteneğiyle, geçmişin değerlerini bugüne taşıyor. Onun hikayesi yalnızca bir sanatkârın öyküsü değil, aynı zamanda kültürümüzün canlı bir temsilcisinin de hikayesidir. Bu yaşlı usta, el emeğiyle ürünler üretirken, bu ürünlerin ardındaki hikayeleri de bizlere aktararak bir köprü görevi üstlenmektedir.
Ustamız, genç yaşlarda başladığı el sanatları serüvenine, günümüzde hâlâ devam ediyor. Çocukluk yıllarından itibaren annesinin ve babasının el işleriyle iç içe büyüyen artisan, bu sanata olan ilgisini hiç kaybetmemiş. Geleneği, yaşatan ustalar arasında yer almak onun için bir sorumluluk ve aynı zamanda bir tutku. Daha gençken, atölyesinde öğrendiği tekniklerle birçok ürün ortaya koymuş. Bugün ise, genç nesile dersler vererek ve ticari ürünler üretip satmanın yanında, bu sanatın canlı kalması konusunda da mücadele veriyor.
Ustamızın kanında olan bu sanat için koşulsuz bir sevgi besliyor. Her bir dokunuşunda, geçmişten gelen bilgi ve deneyimle günümüzün modern çizgilerini harmanlayarak eserlerini ortaya koyuyor. Kendi tarzını yaratmış olmakla kalmayıp, aynı zamanda geleneksel motifleri de eserlerine dahil ediyor. Bu, onun eserlerinin sadece birer nesne olmadığını, aynı zamanda birer tarih parçası olduğunu da gözler önüne seriyor.
Ustamız, genç neslin bu el emeği sanatına ilgisini artırmak için çeşitli atölye çalışmaları düzenliyor. Halk eğitim merkezi ve yerel okullarla işbirliği yaparak, çocuklara ve gençlere el sanatlarını öğretmeyi amaçlıyor. Onun için bu eğitimler, sadece bir bilgi aktarımı değil, aynı zamanda kültürümüzü ve geleneğimizi geleceğe taşımak adına da çok önemli. Bu tür faaliyetler, gençlerin el sanatlarına olan ilgisini artırırken aynı zamanda ustamızın bir nevi ‘sanat mirasını’ devretmesine de olanak sağlıyor.
Ustamız, gençlere bu sanatın sadece bir iş değil, aynı zamanda bir yaşam biçimi olduğunu da aşılamaya çalışıyor. Zaman zaman atölyesinde kalan çocuklara özel öğretim programları hazırlıyor ve bunun yanında onların elinden tutarak, onları sanata yönlendiriyor. Sanatın bir yaşam tarzı olduğunu göstermek için sadece teori değil, uygulama yaparak da öğretim sağlıyor. Bu da gençlerin sanatla olan bağını güçlendiriyor.
87 yaşındaki bu usta, sadece öğretiyor değil, aynı zamanda sosyal sorumluluk projeleri de yürütüyor. Bazı eserlerini hayır kurumlarına bağışlayarak, gelirini ihtiyaç sahiplerine ulaştırıyor. Onun için bu tür çalışmalar, sanatın sadece bir meslek değil, bir toplum hizmeti olduğunu da gösteriyor. Kendisi, kendi perspektifinden çok şey öğrendiğini ve geri vermenin önemini de sık sık aktarıyor.
Her geçen gün artan teknoloji ve endüstriyel üretim, birçok el sanatını tehdit etmeye devam ediyor. Ancak ustamız, her zaman el emeğinin değerine inandığını ve bunun kalıcılığını sağlamak için elinden geleni yapacağını belirtiyor. Onun için bu sanat sadece bir iş değil, aynı zamanda bir ruh hali. El emeği ile yapılan her ürün, ona ait bir parça ve her biri ona ait bir hik¢aye taşıyor. Bu yüzden de çalışma saatleri hiç önemli değil; ne zaman çağrılırsa ustamız orada.
Ustamız, geleceğe umudunu taşırken, onun içindeki çocuk ruhunu da her zaman koruyor. El sanatlarının her zaman yaşaması, gençlerin bu konuda bilinçlenmesi onun için büyük bir mutluluk kaynağı. Kendi deyimiyle; “Sanat, hayatın bir parçasıdır ve yaşamaya devam ettikçe var olacaktır.” 87 yaşındaki bu usta, el emeğiyle yalnızca ürünler yaratmıyor; aynı zamanda bir kültürü, bir geleneği de yaşatıyor.
Özetlemek gerekirse, 87 yaşındaki bu sanatçı, unutulmaya yüz tutan el emeği geleneğini yaşatarak, genç nesil için bir ilham kaynağı olmaya devam ediyor. Onun hikayesi, sanatın sadece bir iş değil, bir tutku ve yaşam biçimi olduğunu bir kez daha hatırlatıyor. El emeğinin değerini bilen ve bu değerleri genç nesillere aktaran ustamız, gelecek için umut ışığı olmaya devam ediyor. Bu bağlılık ve tutku, ona sadece bir sanatçı olmadığını, aynı zamanda kültürümüzün bir koruyucusu olduğunu da gösteriyor.