Son zamanlarda ülkemizde yaşanan en acı olaylardan biri, küçük Erva'nın katledilmesi oldu. Erva, yalnızca 8 yaşındayken, hayatını kaybettiği bir cinsel istismar ve cinayet hikayesinin merkezi haline geldi. Bu korkunç olay, hem toplumda derin yaralar açtı hem de adalet sistemine olan inancı sorgulattı. Cani, Erva'nın cesedini parçalara ayırarak geride bıraktığı korkunç izlerle birlikte yakalandı ve yargı süreci sonunda cezası belli oldu. Peki, bu ceza adaletin sağlandığı anlamına mı geliyor? İşte, detaylar...
Erva'nın kaybolduğu gün, ailesi ve mahalle sakinleri büyük bir endişe içerisine düştü. Küçük kızın hiçbir iz bırakmadan ortadan kaybolması, toplumda paniğe yol açtı. Günler süren arama çalışmaları sonucunda, Erva'nın cesedinin parçalar halinde bulunduğu yer, herkesin kanını dondurdu. Yapılan incelemelerde, Erva'nın katledildiği ve cesedinin bu hale getirilmesinin ardında yatan korkunç gerçekler bir bir ortaya çıkarıldı.
Sanığın geçmişi ve psikolojik durumu detaylı bir şekilde incelendi. Adli uzmanlar, katilin zihinsel sağlığının yerinde olmadığını ve bu tür bir eylemin ardında yatan gerekçeleri anlamanın güç olduğunu belirtti. Ancak tüm bunlara rağmen, Erva'nın ölümünden sorumlu tutulan kişinin yargı süreçleri sonunda aldığı ceza, toplumda infial yarattı. Mahkeme, sanığın hayat boyu hapis cezasına çarptırılmasına karar verdi. Ancak, bu karar bazı kesimler tarafından yetersiz bulundu.
Küçük Erva'nın ölümünün ardından toplumsal bir hareketlenme yaşandı. Birçok sivil toplum kuruluşu, çocuklara yönelik şiddeti kınayarak daha güçlü yasaların getirilmesi çağrısında bulundu. "Çocuk yaşta katliamların önlenmesi için daha katı cezalar şart!", “Adalet için çocuğumuzun yanındayız!” gibi sloganlar, sosyal medyada ve sokaklarda yankı buldu.
Birçok aile, böyle bir duruma düşmeden önce gerekli tedbirlerin alınması gerektiğini savunarak devleti göreve çağırdı. Uzmanlar, çocuk istismarının önlenmesi adına bir dizi öneri ve özel yasa tasarısının oluşturulması gerektiğini belirtiyor. Erva'nın annesi de dava sürecinde yaşadığı travmayı ve çocukların güvenliği konusundaki kaygılarını dile getirerek, "Başka Erva'ların olmasını istemiyorum." ifadelerini kullandı. Bu trajik olay, toplumun her kesiminde derin bir etki bıraktı ve çocukların korunması için harekete geçilmesi gerektiğine dair bir bilinç oluşturdu.
Sonuç olarak, Erva'nın katli ve ardından gelen adalet süreci, yalnızca yargılanan sanığın cezası ile sınırlı kalmamalı. Toplumun tüm dinamikleri, çocukların yaşamlarını korumak için birlik olmalı ve bunu sistematik bir şekilde sağlamalıdır. Mahkemeden çıkan karar, sadece Erva için değil, tüm çocuklar için bir dönüm noktası olmalıdır. Gelecekte benzer acıların yaşanmaması adına herkes üzerine düşeni yapmalı ve sesini yükseltmelidir. Unutmayalım ki, adalet yerini bulmadan gerçek anlamda huzur sağlanamaz.