İstanbul'un deprem kuşağında yer alması ve sürekli artan gecekondu inşaatları ile beraber, yaşanan felaketlerin ardı arkası kesilmiyor. Son günlerde yaşanan şiddetli depremlerin ardından, sıradışı bir olay daha doğmuş durumda. 14 yaşındaki bir çocuk, depremden kaçarken bir magandanın açtığı ateş sonucu vuruldu. Hayatını kaybetme riski ile karşı karşıya kalan genç, şu anda hastanede yaşam savaşı veriyor. Bu trajik olay, toplumda hem büyük bir üzüntü yarattı hem de silahlı şiddetin boyutlarını bir kez daha gözler önüne serdi.
15 Ekim’de İstanbul’un Avcılar ilçesinde meydana gelen olayın detayları yürek burkuyor. Sarsıntının ardından evlerinden çıkan birçok vatandaş, güvenli bir yere ulaşmak için sokaklara döküldü. Bu kaos ortamında 14 yaşındaki Caner, depremin yarattığı panikle koşarken, bir magandanın rastgele ateş açmasıyla vuruldu. Yakınları, olay anını yaşarken Caner’in depremin korkusunu unutmak için daha önceden plan yaptığı bir piknik için dışarı çıktığını belirtti. Ancak o gün yaşanan talihsiz olay, Caner’in yaşamındaki en kara günlerden biri oldu.
Olayın hemen ardından Caner, ambulansla hastaneye kaldırıldı. İlk müdahalelerinin ardından yoğun bakıma alınan gencin durumu ciddiyetini koruyor. Ailesi, hastane koridorlarında dualar ederek bekliyor. Caner’in annesi, “Oğlum depremin etkisinden kaçarken, bir kurşunun hedefi oldu. Bu adaletsizlik!” dedi. Ailece yaşadıkları büyük travmanın yanında, sağlık durumu hakkında da belirsizlikle beklemek zorunda kalmanın üzüntüsünü yaşıyorlar.
Şehrin çeşitli bölgelerinde silahlı şiddetin ne denli yaygınlaştığı gün geçtikçe artıyor. Olaylar, toplumda büyük bir infial yaratırken, Caner’in yaşam mücadelesi de bu durumu daha çarpıcı bir biçimde gözler önüne seriyor. Türkiye’nin farklı şehirlerinde artan maganda kurşunu vakaları, gençler üzerinden gelen bu tür kayıplar, halkın silaha karşı duyarlılığını artırıyor. Birçok sivil toplum kuruluşu, bu bağlamda bir araya gelmeye ve eylemler planlamaya başladı.
Olay oğul Caner’in durumunu etkilemekle kalmayıp, toplumun güvenliği hakkında sorgulamalara da yol açtı. Yasal düzenlemeler ve silah kullanımına dair ne tür önlemler alındığına dair tartışmalar hız kazanmış durumda. Herkesin bildiği gibi, Türkiye’de yasadışı silahların sokaklarda dolaşması, her gün yeni bir kurbanın ortaya çıkmasına neden oluyor. Bu özel durumu daha da trajik kılan, genç yaşta yaşanan bu kaybın halkta yarattığı öfke ve çaresizlik hissi.
Caner’in hikayesi, şu an için sadece bir aile dramı olmanın ötesine geçti. “Kinz parası”, yani “bazen eğlenmek, bazen gülmek” adına gençlerin yaşamları ile oynamak, Caner’in durumu ile somut bir örnek halini aldı. Avcılar’daki olay, farklı katmanlarda tartışmalara yol açmakla beraber, gençlerin yaşamlarını tehdit eden şiddet olaylarının her geçen gün daha da normalleşmesini sorgulatıyor.
Tüm bunların ışığında, deprem sonrası yaşanan bu tür olayların, nasıl bir cehalet ve saygısızlık içinde gerçekleştiği ve yapılacak olan koruma yasalarının geçerliliği üzerine yeniden düşünmek kaçınılmazdır. Türkiye’deki pek çok aile, sokaklarda ya da güvenliksiz ortamlarda çocuklarını büyütmenin, kendilerini güvende hissetmenin ne denli zor olduğu konusunda derin bir endişeye kapılmakta. Gelişmeler takip edilmeye değer bir noktada duruyor.
Caner’in durumu ve olaya açıkça tepkiler, toplumda bu tehlikenin önüne geçecek ve gençlerin yaşamlarını tehdit etmeyecek tedbirlerin alınmasına yönelik bir baskı yaratacak gibi görünüyor. Silahsızlık ve güvenli bir yaşam için seslerini yükseltmek isteyenler ise sıkı bir dayanışma içinde, dayanışma eylemleri gerçekleştirmeye hazırlanıyor.
Sonuç olarak, Caner’in yaşadığı bu trajedi, sadece bireysel bir kayıp olarak görmekle sınırlı kalmamalı. Yıllardır tartışılan silah yasalarının tekrar gözden geçirilmesi ve gerekli önlemlerin acilen alınması, hem gençlerin hayatı hem de toplumun güvenliği açısından hayati önem taşıyor. Umut ediyoruz ki, Caner iyi bir iyileşme süreci geçirir ve bu trajedi, gelecekteki benzer olayların önüne geçilmesinde bir dönüm noktası olur.